Göğüs bölgesinde yaşanan travmalar sonucunda, akciğeri besleyen kılcal damarlar hasar alabilir. Bu şekilde gelişen pulmoner doku yaralanmaları ile çürükleri akciğer kontüzyonu olarak değerlendirilir. Peki akciğer kontüzyonu kendisini nasıl gösterir ve tedavi yöntemleri nelerdir?
Akciğer Kontüzyonu Nedir?
Akciğer kontüzyonu, göğüs kafesine dışarıdan alınan darbeleri kapsayan bir problemdir. Bu problemde akciğer kılcal damarlarında çatlama meydana gelir ve damardan akan kan, akciğerlerdeki alveollerin içine dolar. Sonuç olarak akciğer parankiminde kan birikmesi yaşanır.
Göğüs kafesi travmaları ile akciğer kontüzyonu gelişebilir. Eğer toraksa şiddetli bir darbe alınırsa, kontüzyon gelişme oranı %25-35 civarında olur. Akut solunum yetmezliği gibi akciğer ile ilgili penetran yaralanmaların bazılarına da akciğer kontüzyonu eşlik edebilir.
Akciğer Kontüzyonu Neden Olur?
Akciğer kontüzyonunun en yaygın nedeni, toraks bölgesine alınan şiddetli darbelerdir. Bu darbeler sonucu damarlarda yırtılma, alveoller içine kan dolması ve ödem gelişimi gibi olumsuz vakalar gelişir. Ödem gelişimi genellikle travmadan sonra ilk 72 saat içinde gözlenir. ,
İlk 24 saat içinde ise solunum yetmezliği, akciğer çökmesi ve kanda oksijen düşüklüğü gibi çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir. Oksijen düşüklüğü hipoksi olarak adlandırılır ve erken tespit edilmezse kalp durmasına kadar varan ölümcül vakalara yol açabilir.
Göğüs bölgesi darbeleri ile hastaneye kaldırılan hastaların %25’inde akciğer kontüzyonu gözlenir. Bu vakaların çoğu motorlu taşıt kazalarından kaynaklanır. Hava yastığı kullanılması ve emniyet kemeri takılmasının kaza sonucu kontüzyon gelişimini %22 oranından %20’a düşürdüğü bilinir.
Kontüzyona neden olan diğer sebepler ise spor kazaları ve yaralanmalarıdır. Çocuklarda kemik gelişiminin tam olarak tamamlanmaması ve bu süreçte bölgeye alınan orta-ağır darbeler de kontüzyona neden olabilir. Ayrıca çocuklarda bölgenin genel olarak daha hassas olması, kemiklerde kırılma ile dana ciddi yaralanmalara sebebiyet verebilir. Silahlı yaralanmalardaki ses basıncı da kılcal damar patlamalarına ve buna bağlı akciğer kontüzyonu gelişimine yol açabilir.
Akciğer Kontüzyonu Belirtileri Nelerdir?
Kontüzyonda belirtiler olay anında fark edilmeyebilir ve ilk başta ciddi değilmiş gibi gözükebilir. Ancak olayı takip eden ilk 24 saat içinde nefes darlığı başta olmak üzere, çeşitli semptomlar gelişmeye başlayabilir.
Bu belirtiler arasında; solunum yetmezliği, göğüs bölgesinde giderek artan batma ve ağrı hissi, baş dönmesi, kalp sıkışması, solunum durması ve kalp krizi gibi ağır bulgular yer alır. Kalp krizinin temel nedeni, ciğerlerdeki kan ve gaz arasındaki dengenin bozulması, buna bağlı olarak vücutta oksijen yetersizliğinin oluşmasıdır. Kontüzyon vakalarının çoğunda bölgede kırıklar da meydana gelir.
Özellikle düşme ve çarpma nedeniyle gelişen kontüzyona göğüs çürükleri de eşlik eder ve ilk 72 saatte kandaki oksijen seviyesi ciddi oranda düşer. Bu durum sonucunda kan dolaşımı gerektiği gibi devam etmez ve baş ağrısı, cilt renginde değişiklik ile nefes alırken batma hissi gibi belirtiler ortaya çıkar. Akciğer yüzeyinde oluşan yaralar semptomların şiddetini ve şeklini etkiler. En yaygın belirtiler ise şunlardır:
- Toraks bölgesinde ağrı ve batma hissi
- Göğüste dolgunluk hissi
- Nefes darlığı
- Kalp çarpıntısı
Akciğer Kontüzyonu Nasıl Tedavi Edilir?
Akciğer kontüzyonundaki ilk bulgular belirgin olur ve zaman içinde şiddetini artırır. Ölümle sonuçlanabilen kontüzyon vakalarında,vakit kaybetmeden hastanaye başvurulması hayati risklerin önlenmesi adına oldukça önemlidir.
Bu nedenle ilk başta belirgin bulgusu olmayan kişilerin bile kontrol amaçlı hastaneye gitmesinde fayda vardır. Akciğer kontüzyonunun tespiti için radyografik görüntüleme testlerinin yanı sıra, kan-gaz dengesini ölçen testlerin uygulanması da gerekebilir.
Testler ve ilk 24 ile 72 saatlik takip ile hastanın durumu kontrol edilir, belirli bulgular zaman içinde gözlenebilir. Ek olarak CT tarama testleri ile diğer testler arasındaki uyumluluk değerlendirilir.
Akciğer kontüzyonunun tedavisinde, semptomların önlenmesi ana hedeftir. Ana semptomlardan olan akciğer çökmesinin (atelektazi) önlenmesinde pozitif basınçlı oksidasyon sağlanır. Ek olarak solunum yetmezliği gözlenen hastalarda temel solunum prosedürleri uygulanır. Ödem oluşumunun önüne geçmek için mekanik ventilasyon uygulamaları yapılır.
Travmadan sonraki ilk 1 hafta, tedavi için oldukça önemlidir. Bu süre sonunda gerekli tedavilerin yapılması ile ölüm olasılığı oldukça düşer. Bu vakalarda ilk 72 saat hayati önem taşır.
Bulgu göstermeyen ve acil gibi gözükmeyen durumlarda bile ölüm riski bulunur. Bu nedenle travma sonrasında hastanın acil olarak uzman hekime başvurması ve gerekli tedavilere başlatılması gerekir.